BASIN AÇIKLAMASI
Türkiye
Barolar Birliği ve Baro Başkanları 19 Mayıs 2020 ve 1 Haziran 2020 tarihlerinde
toplanarak ortak birer bildiriye imza atmış ve kamuoyu ile paylaşmıştır.
Bu bildirilerde,
Pandemi sürecinde esas gündemimizin ülkemiz ve mesleğimizin içinde bulunduğu
ekonomik ve sosyal sorunların çözümü için çaba sarf etmek olduğu ve bu nedenle
Avukatlık Kanununda Barolar ve seçim sistemlerine yönelik değişiklik
girişimlerinin doğru bulunmadığı açıkça belirtilmiştir.
Her iki bildiride de Avukatların ve Baroların ihtiyacı ve
beklentisini karşılayacak, Avukatlık Kanunu hazırlanması aşamasında asıl
muhatabın Barolar ve TBB olması gerektiği de vurgulanmıştır.
10
Haziran 2020 tarihinde ise randevu taleplerimize olumlu cevap veren Adalet
Bakanlığı, Kamu Baş Denetçiliği, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Ak Parti,
Cumhuriyet Halk Partisi, İyi Parti grupları ziyaret edilerek meramımız onlara
da iletilmiştir. Ancak geçen süre zarfında ortak çağrımızın dikkate alınmadığı,
aksine sürecin devam ettiği görülmektedir.
Sanılanın
aksine, yapılmak istenen değişikliklerin Avukatlar veya Barolardan daha çok
vatandaşları ilgilendireceği, adliyelerde hak arayan veya yargılanan insanların
savunma ve adalete erişim hakkını kısıtlayacağı hatta ortadan kaldıracağı
bilinmelidir.
Özellikle
ceza adaleti açısından olmazsa olmaz öneme sahip savunma hakkının ancak özgür
ve korkusuz Avukatlar eliyle sağlanabileceği, Avukatların özgürlüklerinin
garantörünün ise kimseden emir ve talimat almayan; bağımsız, tarafsız, özgür ve
güçlü Barolar olduğu açıktır.
Bireylerin
hak aramak, ihtilaflarını çözmek için yargıya;
yargı nezdinde sesini duyurabilmek için de Avukata ihtiyacı vardır.
Yargının iki unsurunu temsil eden Hakim ve Savcının arkasında büyük bir kamu
gücü varken yargının üçüncü temel unsurunu temsil eden Avukatın gücü, mensup
olduğu barolardan kaynaklanır. Avukat ancak, bağımsız, özgür ve güçlü bir
Baroya mensup olmakla kamu gücü karşısında başı dik ve korkusuzca adalet arar
ve bireylerin hakkını savunur.
Türkiye
Cumhuriyeti üniter bir devlettir. Yargı
erkinin içinde nasıl ki çoklu Yargıtay, çoklu Danıştay, çoklu Anayasa Mahkemesi
düşünülemezse çoklu Baro da düşünülmemelidir. Aksi takdirde siyasi düşünceye,
etnik kimliğe, mezhebe göre baroların kurulması söz konusu olacak ve bu da
devletimizin üniter yapısına zarar verecek oluşumların önünü açacaktır.
Barolar,
Anayasanın 135. Maddesinde zikredildiği üzere kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşlarıdır. Kamu kurumu niteliğinin en önemli tezahürü ise coğrafi olarak her
ilde tek bir baronun varlığıdır. Aynı ilde birden fazla baro kurulduğu an,
mevcut baroların tamamının kamu kurumu niteliği ortadan kalkacak veya
tartışılır hale gelecek, Barolar dernek statüsüne indirgenecektir. Bu durum ise
Cumhuriyetin köklü kuruluşlarından olan Baroların demokratik yapısını bozacak, Baroları
işlevsiz; Avukatları korumasız ve
himayesiz bırakacaktır.
Avukatlara
verilen haklar ve ayrıcalıklar avukatların şahsı için değil temsil ettikleri
müvekkillerinin haklarını korumak içindir. Baro aracılığıyla Avukata sunulan
himaye de böyledir. Güçlü ve bağımsız bir baronun Avukata sağladığı destek, aslında
mağdur, mazlum, hakkı elinden alınmış insanları korumak ve kollamak içindir.
Avukatı bu güçten bu himayeden mahrum etmek aslında hak arayan bireyin mahrum
edilmesidir. Bu nedenle biz Barolar ve Baro Başkanları, vatandaşı savunma
hakkından mahrum etmemek için, yapılması planlanan değişikliklere karşı
çıkıyoruz.
Avukatı
yargılama faaliyetinin dışında tutmak, onu pasif ve uysal hale getirmek sonucunu
doğuracağı açıkça anlaşılan çoklu baro girişimlerinin yargının bizatihi
kendisine zarar vereceği, tarafsızlığına ve bağımsızlığına gölge düşüreceği
aşikardır.
19 Mayıs
ve 1 Haziran Bildirilerimizde belirttiğimiz üzere yapılması düşünülen
değişikliklerin ileriki doğru bir zamanda, sağlıklı bir ortamda, TBB ve Barolar
çalışmalara dahil edilerek yapılmasını bir kez daha talep ediyoruz.
Kamuoyuna
saygıyla duyururuz.
Av. Mehtap
KARABURÇAK TUZCU
KIRŞEHİR BAROSU BAŞKANI